6 Şubat 2014 Perşembe

Wall Street Kurtları ya da "Para Avcısı" Üzerine

  Dönemin bitmesi ve tatilin başlamasının ardından Serdar Başçetin ile yaptığımız “Geleneksel Oscar Kuponu Hazırlama” dönemini açtım. Öncelikle dilimize “Para Avcisi” adıyla çevrilen Martin Scorsese’nin yönetip başrolünde Leonardo DiCaprio’nun oynadığı "The Wolf of Wall Street" adlı filmi izledim. Filmin başarılı olduğunu ve izleyicinin ilgisini çekmeyi başardığını söylemek mümkün İMDB puanı 8,5 ve  iyi filmler listesine girmeyi şimdiden hak ediyor.

"Para Avcısı" 
Filmin genelinde, bir tahmin edilemez hava söz konusu aniden bir şey oluyor ve zihnimiz bir sonraki sahneyi kurgulamaktan çıkıp içinde bulunduğu sahneyi anlamaya çalışıyor bu da filmde sürükleyicilik unsurunu güçlendiren bir faktör. Genelde Hollywood filmlerinde bir sonraki sahnede ne olacağını biliriz ya da tahmin ederiz zihnimiz bu konuda pek az yanılır. Burada anlatıcı kullanımı, kimi zaman iç seslerin, duygu durumlarının aktarılması Jordan Belfort karakterinin izleyiciyle konuşması özdeşleşme kurmayı engelliyor. Konuşuyor, anlatıyor nasıl işin içinden çıktığını gösteriyor seyirciye aynı zamanda konumumuzu tekrar hatırlatıyor “sen seyircisin” diyor, bu onun yerine kendimizi koymamızı değil, onun durumunu anlamamızı ve sorgulamamızı sağlıyor.

İzleyiciyle konuştuğu sahnelerden biri
Filmde takım elbise giyen, neredeyse her cümlenin sonunda bir küfür kullanan, eğitimleri hakkında hiçbir fikir sahibi olmadığımız, seks, uyuşturucu düşkünü olan hatta bu konuda akla gelmeyecek şeyler yaparak bunu “stres atmak” olarak değerlendiren adamlar milyonlarca dolar kazanıyorlar ama neredeyse hiçbir şey üretmiyorlar söz konusu olan tamamen başkasının parası üzerinden yürütülen bir düzen mevcut. Burada senaryonun esasında bir uyarlama olduğundan bahsetmemiz gerekir tüm bu absürdlükler, izlediklerimiz bir yazarın kurgusu değil, Jordan Belfort gerçek biri ve filmde kendi kitabından uyarlama nitekim filmin sonunda da kendisini sunucu rolünde görüyoruz zaten.

Jordan, Emma hala ile konuşurken iç sesi "Bu kadın bana asılıyor mu?" diye sorar
Söz konusu düzen yani üretmeden borsa spekülasyonlarıyla para kazanarak milyoner olma düzeni ve bunun Neo-liberalizm olarak adlandırılan özellikle 1980’lerde etkisini gösteren politikaların ürünü olduğunu söylemek mümkün Reagan ve Thatcher dönemiyle simgeleşen ve bizde etkisini Özallı yıllarda gösteren milyonerlerin yaratıldığı bu dönemin eleştirisini de bünyesinde taşıyor film.  Bu dönemin politikalarının izleğini Thatcher’ın Womens' Own dergisinde bir röportaj sırasında söylediği şu sözlerde görmek mümkün:
Çoğu kişinin bir sorunla karşılaştığında hükümetin bunu çözmesi gerektiğini düşündüğü bir devirdeyiz bence. "Bir sorunum var, yardım almalıyım." veya "Evsizim, hükümet bana ev versin." diyerek kişisel sorunlarını topluma mâl ediyorlar. Biliyor musunuz toplum diye bir şey yoktur aslında. Erkek ve kadın bireyler ve aileler vardır. Hiçbir hükümet bireyler olmadan birşey yapamaz. Bu sebepten insanlar önce kendi başlarının çaresine bakmalıdır.

Bu sözler üzerinden baktığımızda o zamanın dünyasında Jordan'ın "kral" olması şaşırtıcı değildir.
Dönemin ürünü Milyonerler ve partiler

Film çeşitli dallarda  Oscar'a aday ve özellikle Leonardo DiCaprio' nun "en iyi erkek oyuncu" kategorisinde şansı çok yüksek görülüyor. Buradaki oyunculuğu, "Catch Me If You Can" filmindeki Frank Abagnale Jr. rolünü canlandırdığı performansı andırmakla birlikte daha iyi olduğunu söylemek mümkün o filmde Tom Hanks ile başrolü paylaşırken Tom Hanks onun etkisini dengeliyordu burada ise tek başına filmi götürüyor ve oyunculuğu açısından zirvede sayılabilir. 
Sonuçta, film çeşitli açılardan değerlendirmeye açık bir laboratuvar gibi onlarca şey hakkında yazılabilir. Genel olarak benim değerlendirmem 100 üzerinden 95. 

Not: Son dönemde izlediğim en iyi vampir filmlerinden biri hakkındaki yazım için tıklayınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder